24 Nisan 2010 Cumartesi

2 yorum

Sümüklü Böcekler


yeni bir canlı bulunmuş. Aşk okları fırlatan sümüklü böcekler bir grup bilim adamı teee borneo daki araştırmalarında rastlamışlar bu canlıya. Dişisinin doğurganlığının artması için hormon salgılıyan bu sümüklüye 
eros adını vermişler aşk okları fırlattığı için
erosun da okları varmış ya biri aşkı biri şehveti yaratırmış onun gibi heralde
bilim adamlarının gözden kaçırdığı bir şey olmuş sanırım
insanlık başladığından beri bunlar gibi dişisine ok fırlatan bir sürü sümüklü var. tabi erostan sonra her şey gibi sümüklülerde gelişti 2 den fazla ok a sahip oldular aldatma, hırs, para, kıskançlık vs vs bir sürü okları var artık hatta erostan daha acımasızca savuruyolar oklarını 
herkes gelişirken dişilerin hiçbir zaman değiştiremediği   duygusallıkları , inanmaları , güvenmeleri.... hala kurbağları öpünce prens çıkıcak sanıyolar bu yüzden oklardan hemen etkileniyolar ya 
sümüklüleri bulmak için borneoya gitmeye gerek yok sağda solda vardır bir tane mutlaka ama dişi hala korkar sümüklüsü gider diye 
sümüklüleri anlatmakla bitmez sümüklü de yaşanmaz sümüksüzde.

ne kopuk kopuk olmuş uykusuzluktan heralde..

23 Nisan 2010 Cuma

0 yorum

Kaybetmenin Korkusu


bir gün mutlaka kaybedeceğini bilsen de kaybetme korkusu neden bu kadar üzer neden bu kadar incitir 
her şeyi alt üst edip bırakır elini kolunu bağlar bildiklerini unutur sadece korkarsın
bir kere kaybetmenin korkusunu yaşadıysan kaybedicek olmanın acısını binlerce kez yaşarsın
her günden her telefondan korkarsın 
biri kaybettiğini söyliyecek diye
birinin kaybettiğini gördüğünde sen kaybetmiş gibi olursun 
yarını düşünmek istemezsin
iki geleceğin vardır ama hep kötüyü düşünürsün
içinde çocuk falan kalmaz 
her şey büyümek zorunda kalır 
sadece bu korku kaplar içini başka hiçbir duyguya yer kalmaz
ve eğer bir kere yaşadıysan kaybetmenin korkusunu  hiçbişey eskisi gibi olmaz...

22 Nisan 2010 Perşembe

1 yorum

yanlış kahraman

hiç yıkılmaz demişlerdi çoktan yıkılmıştı daha arkamı dönmeden devrilmişti. kimse görmemişti parçalarını kapalı kapıların arkasında kırıklarını topluyordu. bir bütün olamayacağını bilse de
ne kışın geçmesi ne baharın gelmesi tamir etmiyordu,toplayamıyordu hiç bir mevsim kırıklarını
kuramadığı cümleleri söyleyemediği sözleri düşünüyordu
yine pişman oluyordu yine tek başınaydı yine yanlızdı
kendi kendinin kurbanı oluyordu bir kez daha
çünkü hiç oyun oynamıyordu. masallara inanmıyordu
gerçeklerin denizinde kontrolünü kaybetmemeye çalışıyordu aklınca
akıntıya kapılmıyordu hiç bütün kıyılardan korktuğu için
korkusuz , duygusuz değildi. hiç göründüğü gibi gördüğün gibi değildi
incinmekten , kırılmaktan o kadar korkuyordu ki kalkan yapmıştı kendine kendinden
yağmurdan bile kaçıyordu ıslanmamak için
kendi kendini besliyor
kendi kendini büyütüyordu
her şeyi inkar ediyor hiçbir şeyi yaklaştırmıyordu kendine
sonra adını gurur koyuyordu kendinin.
o kadar büyüyor her şeyi o kadar büyütüyordu ki
sen nefesini üflerken fırtına çıkmış gibi davranıyordu
canı acımasın diye hiç sahip olamadıklarını kaybediyordu hep.
ıskalıyordu hayatı bir kez daha
ne ilkti ne son olacaktı
o çok büyüttüğün gururun var olduğu sürece
hiç atış yapmadan ıskaladıkların bitmeyecek.
kahraman sandığın bir kez daha kabusun olacak.

gitmemeliydin


kim bilir belki hiç gelmemiştin ben gittin sanarken 
gülemeyeceğini bile bile 
güle güle demeyi isterdim
son bir defa bakmanı
bir defa daha söyleyebilmeyi isterdim.
nasıl olduğunu nasıl olacağını düşünmeden hissetmeni umut edebilmeni isterdim
korkularından bir kez olsun sıyrılmanı
sormadan sorgulamadan
yaşamanı
aslında kalmanı isterdim